KUDÜS BIR KURTULUŞ SAVAŞINA ÇAĞIRIYOR MÜSLÜMANI / MEHMET AKİF İNAN
Kim demiş Kudüs, bütün dinlerin kutsal şehridir diye?
Kudüs, yalnızca ve sadece Müslümanlarındır.
“Bütün dinler” ne demektir? “Bütün dinler” derken Hıristiyanlığı ve Yahudiliği kastediyorlar şüphesiz.
Lakin bir Müslüman olarak Allah indinde İslâm’dan başka din tanımayız, biz. Bu sebeple Kudüs gerçekte İslâm’dan başka hiçbir din için kutsal olamaz. Ve Müslümanlardan başkasının olamaz Kudüs. Mekke ve Medine nasıl ki yalnızca Müslümanlarınsa Kudüs de öylece yalnız Müslümanlarındır.
Kudüs, gasp edilebilir. Zorla işgale uğrayabilir. Lakin yine de Müslümanlarındır. O takdirde çalınmış bir belde olur ancak. Müslümanlardan başkasının malı olamaz, mülkü olamaz. Tıpkı esir düşen bir Müslüman gibi. Bir Müslüman esir de düşebilir. Lakin bu esaret, nasıl ki o Müslümanın kişilik değiştirdiği manasına gelmezse Kudüs de öyledir. Hatta esir düşen bir Müslümanın eğer esir düştüğü yerde zürriyeti devam ederse belki nesli, aslını kaybederek yabancılaşabilir ama Kudüs öyle olamaz. Hiçbir değişikliğe uğrayamaz. İslâm’dan çıkamaz. Bir tek Müslüman bâki kaldığı sürece, Kur’an bâki kaldığı sürece Kudüs İslâm’ındır.
Kudüs, esir bir İslâm beldesidir. Yahudi’nin malı olamaz.
Kudüs esir olmakla, Müslümana bir ders vermiştir. Yeryüzü Müslümanları bir ilahî imtihanla karşı karşıyadır. Kudüs’ün elimizden çıktığına inananlar, oranın Yahudilerin mülkiyetine geçtiğini sananlar, bu imtihanı kaybetmişlerdir. Çalınan Kudüs’ü geri almak cehdiyle yaşamayanlar, bu imtihanı kaybetmişlerdir.
Hatta Kudüs’te Yahudilerin de Hıristiyanların da hakkı olduğunu sananlar da kaybetmişlerdir imtihanı. Mekke ve Medine için nasıl ki ortaklık kabul edemezsek Kudüs için de edemeyiz. Kudüs, Peygamberlerimizin, yani Müslümanların şehridir. Bütün peygamberlerin tek vârisi, Müslümandır ancak.
Peygamberlerden bazılarını kendi ruhlarını karanlığa alet eden evrensel fitneleri için kullanmaya yeltenmenin endüstrisini kurmuş bulunan kâfirlerin, yani Ehli kitap geçinen öteki din mensuplarının hiçbir veraset hakkı yoktur Kudüs üzerinde.
Yahudi sanadursun oraları kendisi için bir Arz-ı Mev’ûd diye. Oralar Müslümanlar için bir Arz-ı Mev’ûd’dur ancak. Buralar, kendi peygamberlerine ihanet etmiş bulunan Yahudiler için bir “arz-ı kıtal” olmuştur tarih boyunca. Bu coğrafyada esir olmuş, helak olmuştur Yahudiler.
Yeniden esir olmak, helak olmak için talih getirdi kendilerini yine bu bölgeye. Filistin, mezarı olacaktır Yahudi kavminin. Hz. Süleyman’ın, Hz. Davud’un mirasına hıyanet eden bu kavim, kendi ayağıyla tekrar geldiği bu topraklarda helak olacaktır er geç.
Yahudiler, azgınlaşan fitnelerinin cezasını bu topraklar üzerinde çekmek için gönderilmiştir Filistin’e. Müntekim olan, Kahhar olan, Cebbar olan Cenabı Hak, yed-i kudret, burunları bu kutsal topraklarda yerlere sürülsün diye gönderdi onları buralara, geldiklerine inanadursunlar. Bu kutsal beldeyi, kendi memleketleri sayadursunlar diye. Bütün süper devletlerin kendilerine destek olduğuna inanadursunlar bakalım.
Bu felaketi, Yahudi’nin başarmış gibi görülen bu işgallerini, Müslümanlar çok iyi değerlendirmeye mecburdur. Bu azim musibeti dirilmenin, birleşmenin bir ihtarı olarak görüp cihada soyunmaya, kalkmaya mecburdurlar. Müslümanların hızla uyanması için, Hak bu azim musibeti başımıza musallat kılmıştır.
Büyük bir imtihan ve sevap kapısı açılmıştır önümüze. Müslümanlar, peygamberlerin safında yer alarak, Allah ve peygamber düşmanlarının gövdelerini bu mukaddes beldenin topraklarında imha etmeye hazırlanmalıdırlar.
Yahudi, Müslümanlara cihat sevabı kazandırmanın kurbanı olacaktır.
Kudüs, Müslümanlara cihat çağrısının bir fedaisidir şimdi. Ve esir düşmüştür. Onu esaretten kurtarmak, Müslümanın esaretten kurtuluşuyla özdeştir bugün.
Yeni Devir,
2 Ağustos 1980
Bu gönderiye henüz kimse yorum yapmadı